1941 yapımı bir Orson Welles baş yapıtı olan kült filmimiz her insanın kendinden bir parça bulabileceği ve insanı düşünmeye sevk eden bir eserdir. Bir çok açıdan kendi döneminin ilklerini yapmış olan filmimizi hikaye, mizansen, aksesuar, kostüm, makyaj, oyunculuk, aydınlatma, sinematografi, kurgu ses gibi açılardan incelediğim yazımı keyifle okumanızı dilerim.
1.
Hikaye
1941 Orson Welles
yapımı filmimiz kahramanımız Charles Foster Kane'in "Xanadu" adlı
malikanesinde ölmesiyle ilginç bir biçimde başlar. Ancak bu ölüm sıradan bir
ölüm değildir. Zira Kane ölmeden önce "rosebud" diye bir kelime
söylemiş ve elinden düşürdüğü kar küresi kırılmıştır. Halbuki Kane gazeteleri
olan bir medya patronu olduğu gibi aynı zamanda maden işletmecisi, fabrikatör,
siyasetçi, gemileri ve evleri olan çok zengin ve halk tarafından tanınan birisidir.
Bu ölüm üzerine bir grup gazeteci rosebud'ın kim ya da ne olduğunu araştırmaya
başlar ve biz de Kane'in filmin ilk 6 dakikasında anlatılan ve herkesin bildiği,
dışarıdan görünen hayatına daha yakından bilinmeyenleriyle bakma şansına sahip
oluruz. Böylece Kane'in çocukluğundan ölümüne kadar yaşadığı olayların onun
üzerindeki etkisine, hızlı yükselişine
ve özlemlerine şahit oluruz.
Hikayenin görünür özetinden
hızlıca bahsetmek gerekirse; Kane 1871 yılının karlı bir gününde Tratcher
adında tanımadığı zengin bir adam tarafından evlatlık edinir. Annesi bunu hiç
istememesine rağmen oğlunun yoksullukla boğuşmasını istemediğinden bunu kabul
eder. Hatta babası Tratcher ile gitmek istemeyen oğlunu dövmek ile tehdit
ettiğinde annesi ona bu yüzden oğlunu vermek istediğini söyler. Aradan yıllar
geçer Kane 25 yaşına gelir ve ona verilen zenginliklerin hiçbirini istemez
sadece Inquirer gazetesinin başına geçmek istediğini belirtir. Bu küçük gazete devralındıktan
sonra Kane'in imzasını taşıyan bir yayın ilkesiyle hızla büyür. Ardından Kane,
başkanın yeğeni Emily Norton ile evlenir. Ancak Inquirer'ın yeri geldiğinde hükümeti
bile eleştiren yazıları zamanla bu karı kocayı karşı karşıya getirir. Bir süre
sonra Inquirer New York'un en büyük gazetesi Chronicle'ı bile devirir. Bu
sıralar Kane siyasete atılmış ve seçimlere adaylığını koymuştur. Seçim
çalışmaları gayet iyi giderken Kane'in rakibi Jim Gettys, Emily ile Kane'in
gizli aşkı Susan'ın bulunduğu evin adresinde bir buluşma ayarlar. Buluşmaya
Kane de gider ve Gettys Kane'in siyasetten 1-2 yıl çekilmesi karşılığında Susan
ile olan ilişkisini açıklamayacağını söyler. Kane bunu kabul etmez ve evlilik
dışı ilişkisi ertesi gün rakip gazetelerde basılır. Ve sonunda Kane seçimi
kaybeder ve en yakın arkadaşı Leland ile arası bozulur. Leland Inquirer'in Chigago'daki
ofisinin tiyatro eleştirisi köşesinde yazmak istediği söyler ve oraya gider.
Aradan geçen yıllarda Kane Susan ile evlenir ve sesi çok iyi olmayan bu kadına
dev bir opera binası yaptırır. Yıllar sonra Chigago' ya gittiğinde Leland'ın
tiyatro köşesinin yazısının yetişmediğini öğrenir. Odasına gittiğinde Susan'ı
eleştiren bir yazıyı yazarken daktilo başında sızdığını görür. Kane dürüst biri
olduğunu kanıtlamak için Leland'ın yazısını Susan'ı ağır şekilde eleştirerek
tamamlar. Bunun üzerine kariyerinin başında olan ve özel ses dersleri alan
Susan bu yazıya çok öfkelenir. Bu sırada Leland Kane'e yıllar önce küçük bir
gazeteyken Kane'in yazmış olduğu yayıncılık ilkesi kağıdını yollar ve Kane bunu
parçalar. Bu saatten sonra Inquirer Susan'ı bolca övse de Susan insanların
onunla alay eden bakışlarına dayanamaz ve intihara kalkışır. Böylece opera
sevdası da sonlanır. Aradan geçen yıllarda Kane artık yaşlanmış ve Xanadu adlı
büyük malikanesinde Susan ile bir başına yaşamaktadır. Ancak Susan Kane'e büyük
öfke duymaktadır. Nitekim sonunda Susan Kane'i terkeder, Kane öfkeden
eşyalarını dağıtırken kar küresini eline alır ve o gizemli kelimeyi ilk kez
telaffuz eder; "rosebud". Bu saatten sonra malikanesinde yalnız yaşayan
Kane, yalnız bir şekilde 2. kez bu kelimeyi telaffuz ederek ölür. Nitekim bu
herşeye sahip olan bu adamın ölmeden önce söylediği kelime çocukken üstünde
kaydığı kızağın adından başka bir şey değildir.
2.Sonuç
Filmde Kane'in, adeta
tanrılaştırılmış ve her şeye sahip olan bir adam iken, ayrıldığı annesinden
gördüğü sevgiye ve çocukluğuna duyduğu özlemini anlatılıyor. Rosebud
kelimesinin argoda ana rahmi olarak kullanılması da bu savı desteklemektedir. Sonuçta
o kadar mala ve şöhrete sahip olan Kane hayatı boyunca sevilmeyi isteyip
kararlarını da hep bu doğrultuda verdiği halde bunu başaramamış zavallı bir
adamdır.
3.
Mizansen
3.1
Dekor
Film dekor açısından
kendi döneminin çok üzerinde bir filmdir. Dekorlar ve kullanılan yapılar için
çok büyük harcamalar yapılmıştır. Örneğin Kane'in evinde Susan yalnızlıktan dem
vurup yapboz yaparken arka planda devasa bir şömine görülmektedir. Bu sırada
Susan evlerinin bir saray olduğunu ama çok yalnız olduklarını söylemektedir.
Yönetmen aslında 2 kişinin çok daha küçük bir şömine ile ısınabilecekken bu devasa şömineyle ısındıklarını göstererek,
tam da Susan'ın evin büyüklüğünden ama yalnız olduklarından bahsettiği sırada,
bu yalnızlılık ve boşluk duygusunu seyirciye görsel olarak vermiştir. Kane'in
Susan yapboz yaparken pikniğe gitme talebinde bulunduğu sahnede Kane'in
omzundan bakan kamerada Susan neredeyse hiç görülememekte ve devasa eşyalar
arasında kaybolmaktadır.
Susan şöminenin önünde yapboz yaparken Kane pikniğe
gitmek istiyor ancak Susan'dan o kadar uzağa oturmuştur ki Susan onu duymuyor
ve Kane bu isteğini tekrar dile getiriyor. Kane Susan 'ın yakınındaki kanepeye
oturmak yerine Susan'a uzak olan padişah koltuğuna benzer koltuğa oturmayı
tercih ediyor. Bu tercih de yine Kane'in yalnızlığını vurgulamak içindir.
Bunun haricinde filmin birçok sahnesindeki dekorlar
(heykeller, ihtişamlı duvarlar, kapılar, Kane'in devasa resimleri…vb.)
Kane'in
bu uç zenginliğini göstermek için özenle seçildiği gözlenirken, Kane'in
çocukluğunda annesinden ayrıldığı pansiyonun içi son derece mütevazı(soba,
sobanın üzerindeki demlik, tahta duvarlar, girişe yığılmış yakacak odunlar…vb.)
eşyalarla donatılmasında da bu özen göze çarpmaktadır. Zaten filmin sonunda
kameranın üzerinde gezindiği Kane'in sahip olduğu eşyaların tüpünün dekoru
oluşturması bile dekor için o dönemin çok üzerinde bir bütçe ayrıldığının
göstergesidir. Yönetmen bu kadar eşyayı bir araya toplayarak Kane'in bu baş
döndürücü servetine vurgu yapmak istemiştir.
Ayrıca
arka planda kullanılan ayna ve cam dekorları da gazetenin kutlama gecesinde
Kane'in yansımasının çekilmesine ve Susan'ın Kane'i terk ettiği zaman Kane'in arka
plandaki aynalardaki yansımasının çekilmesine yardımcı olmuştur. Bence
yönetmenin bu aynadaki görüntü ve camdaki yansıma tercihi Kane'in kendi duygularının
açıkça ifade ettiği zamanlara vurgu yapmak istemesinden kaynaklanıyor. Aslında
aynada gözüken kutlama gecesi arkadaşlarıyla eğlenen mutlu Kane ya da Susan'ın
onu terk ettiğinde yıkılmış bir adam olan üzgün Kane'dir. Hayatı boyunca
duygularını gizlemeyi başarmış bu adama aynalar sayesinde daha yakından bakma
şansını elde ediyoruz.
Ayrıca 1871 yılında annesinden ayrılırken arka planda
kar oynayan mutlu Kane figürü de yine bir camın arkasında görülmektedir.
Nitekim annesi ona seslendikten sonra Kane'in yanına gittiklerinde Tratcher'i
gören Kane'in surat ifadesi değişiyor ve kızgın bir hal alıyor. Bu durum da
Kane'in bundan sonra duygularını özgürce gösterememesinin bir başlangıcı
oluyor. Çünkü Tratcher ona noelde bir kızak hediye ettiğinde kızgın bir surat
ve iğneleyici bir dille onun noelini kutluyor. Ayrıca Inquirer'in tirajının
arttığındaki mutlu Kane tekrar derginin vitrininden arkadaşlarıyla gülerken
görülmektedir.
Gazeteci Susan'ın
yanına gittiğinde Susan boş olan mekanda tek başına içki içmektedir. Nitekim
Susan'ın arkasındaki duvar kağıdında da bir uyuyan bir kovboy resmi
görülmektedir. Unutulmamalıdır ki kovboylar yalnız yaşarlar.
3.2
Aksesuar
Filmde 2 temel aksesuar
göz önüne çıkmaktadır. Biri filmin temel ateşleyicisi olan rosebud isimli
kızak, bir diğeri ise kar küresidir. Kane ve arkadaşlarının elinden
düşürmedikleri puro ve pipo ise bir iktidar ve güç figürü olarak önümüze
çıkmaktadır. Yönetmen puro ve pipo kullanımını vurgulayarak Kane'in
zenginliğini ve gücünü göstermek istemiştir. Nitekim Kane ve arkadaşlarının Inquirer'in New York'un en çok satan gazetesi
olduğunu kutladığı eğlencede arkadaşlarının oturduğu masanın arkasındaki
heykelin ağzında bile bir puro görülmektedir. Bu da yönetmenin özellikle puro
vurgusu yapmak istediğini göstermektedir.
Film boyunca fark etmeden izini sürdüğümüz
Rosebud'ın bir kızak olmasının nedeni ise doğrudan çocukluğu ve mutluluğu
çağrıştırmasıdır. Hangi çocuk kızakla kayarken mutlu değildir ki? Yönetmen de
bunu çok iyi bildiği için bir çocuk oyuncağı olan kızağı tercih edilmiştir.
Bir diğer aksesuar olan kar küresinin seçilmesinin
sebebi ise Kane'in çocukluğunu gördüğümüz karlı günlerle bağlantı kurmamızı
istemesidir. Ayrıca kar küresi kızak aksesuarını da desteklemektedir. Ayrıca
Kane öldüğünde de kar küresi elinden düşüp kırılmakta ve içeri giren hemşirenin
görüntüsü kırık kar küresinin camından görülmektedir. Bu da dekor bölümünde
bahsettiğim sadece camların arkasında duygularını açık ettiği düşüncesi ile
bağdaşmaktadır. Kane son kez duygularını açık etmiş ve ölmüştür.
3.3
Kostüm Makyaj
Filmde kullanılan
kostümler filmin geçtiği 1900'lü yılların zenginlerine özgü kıyafetlerdir.
Kane'in kıyafetleri genelde smokin, takım elbise, papyon gibi parçalardan
oluşurken Emily ve Susan'ın kıyafetleri şatafatlı parlak kıyafetler ve
kürklerden oluşmaktadır. Yönetmenin bu tercihleri zenginliği vurgulamak
içindir. Kane'in giyimi ona maskülen bir hava katarken Susan ve Emily feminen
bir havadadır.
Emily'nin daima boynuna astığı bir aksesuar açıkça
görülmekte ve bu ona adeta bir süs köpeği havası katmaktadır. Nitekim öyledir
de. Emily başkanın yeğeni olduğu için hem elit bir zümrenin içinde(izole
edilmiş) yetişmiş birisi olduğundan bu tarz bir kostüm ona uygun görülmüştür.
Genelde de beyaz renk kıyafetler giydiği görülmektedir.
Makyajlara bakacak olursak Kane'in saçlarının daima
taralı olduğu ve bu durumun yaşlandığında bile böyle olduğu görülmektedir. Bu
da zenginlik göstergesidir aksi halde hangi yaşlı adam her gün saçlarını
jöleleyip arkaya düzenli bir biçimde tarar ki? Leland yaşlandığında saçları
beyazlamış ve bıyıklı bir haldedir. Nitekim bir erkeği olduğundan daha büyük
göstermenin en iyi yollarından biri de bıyık bırakmaktır.
3.4
Oyunculuk
Orson Welles'in
oyunculuğu hep otoriter ve patronvari bir biçimdedir. Kane'in ellerini
arkasında ve ya cebinde olduğu sahneler onu daha bir patron olarak
göstermiştir. Orson Welles'in bu seçiminin nedeni Kane'i başarılı bir iş adamı
olarak göstermektir. Nitekim Kane seçimi kaybettiği zaman ceketini koltuğunun
altına almış, omuzları düşmüş ve elindeki konfeti kağıdıyla oynayan üzgün bir
çocuk gibidir. Ancak burada sinematografi bölümünde bahsedeceğim bir teknikle
Kane'in yıkılmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Kane'in film boyunca iki tane alaycı bakışı olmuştur
biri ona soru soran muhabirle konuşurken bir diğeri ise Tratcher'a 1 milyon
dolar kaybederek 60 yıl daha gazeteyi yönetebileceğini söylediği sahnelerdir.
Nitekim bu alaycı bakışlar yaşlanmaya başlayınca yerini asık suratlı, içi dolu
bir adama bırakacaktır.
Susan'ın ilk tanıştıklarında da sürekli Kane'e
gülmesi ve Emily'nin Susan'ın evine gittiği zamanki davranışları Susan'a
çocuksu bir görünüm yüklemektedir. Emily Susan'ın evine gittiğinde Susan adeta
bir çocuk gibi olanları açıklamak istemekte ama sözleri sürekli kesilmektedir.
Ancak Susan da zamanla bu çocuksu tavrını kaybetmektedir. Nitekim gazeteci ile
konuşurken Susan'ın da yaşananlar sonucu daha bir olgunlaştığı ve umursamaz bir
tavır aldığı görülmektedir. Susan'ın olgunlaştığını gazetecinin Kane'e
acıdığını söylemesi üzerine kendisinin de Kane' acıdığını söylemesi ile açıkça
gözlemleyebilmekteyiz.
Kane'in seçim konuşmasından sonra oğlunun taksiyle
gitmesi sırasında güle güle evlat derken surat ifadesi sıkıntılı bir durumda
olduğunu açıkça belli etmektedir.
Kane'in annesi idealist bir tutum sergilemekte, babası
ise umursamaz görülmektedir.
Küçük Kane annesi ile konuşurken yüzünden mutluluk
okunurken Tartcher'ın ona aldığı kızağa bakıp iğneleyici biçimde mutlu noeller
derken son derece kızgın görülmektedir.
Tratcher ise Kane'in gazetede yaptığı haberlere olan
öfkesini ve sonundaki patlamasını çok iyi bir biçimde göstermiştir. Filmin bir
diğer karakteri olan Mr Carter ise bu patlamayı yapamamış ve sonunda işinden
olmuştur. Mr Carter şaşırma ifadelerini oldukça başarılı bir biçimde yapmıştır.
Filmde oynayan birçok oyuncunun daha ilk filmi
olmasına rağmen oyunculuklar oldukça başarılıdır.
3.5
Aydınlatma
Filmin büyük
kozlarından bir aydınlatmadır. Özellikle konuşmalarda kişilerin sadece
yüzlerine ışık düşürülmüş ve böylece o anda kimin surat ifadesi vurgulanmak
istenmişse o gösterilmiştir. Bu duruma Kane'in yardımcısının Kane koridorda
yürürken Maria'nın Susan'ın bavullarını topladığının söylemesi sonucu Kane tam
yüzüne ışık düştüğü noktada durmakta ve suratının asıldığını görmekteyiz. Bir
diğer örnek ise Susan gazeteci ile konuşmasının sonunda baksanıza sabah bile
oldu demekte ve ışığa doğru bakarak gülümsemektedir. Özellikle rosebud'ı
araştıran gazetecinin suratı genelde karanlıkta bırakılmıştır bu da hikayenin
kahramanının o olmadığını vurgulamak
içindir.
Ayrıca Kane'in öldüğü anda Kane'in yüzü hiçbir
şekilde gözükmemekte ve odanın içi oldukça loş bir biçimdedir. Yönetmenin bu
tercihi hastalık ve ölüm duygusunu daha iyi vurgulamak içindir. Aynı durum Susan'ın
intihar etmeye çalıştığı ve yatakta yattığı sahnede yüzü loş olarak
gösterilmektedir. Bu da filmdeki aydınlatmaların kişilerin ruhsal durumlarıyla
bağlantılı olduğunun göstergesidir. Bu
aydınlık karanlık ayarlamaları ile seyircinin dikkati de
yönlendirilmiştir.
Kane'in Susan için yaptırdığı
operada Susan şarkı söylerken çevresindekilerin yüzü aydınlık olduğu halde
Kane'nin yüzünün yarısı aydınlık yarısı ise karanlıktır. Bu tercihin sebebi
Kane'in karısının bu opera sevdasını desteklemek ile desteklememek arasındaki
ikilemi verebilmektir.(Susan şarkı söylerken alaycı bir kadın gülmesi duyuluyor
ve Kane o yöne bakıyor). Nitekim Kane sonunda ayağa kalkıp Susan'ı alkışlayarak
tercihini belli etmiştir ve yüzü aydınlanmıştır.
Gazetecinin Tratcher kütüphanesine
gittiği sahnede kütüphanenin içi oldukça karanlıktır ve sadece masa
aydınlatılmaktadır. Böylece kitabı getiren görevlinin yüzü görülmemektedir.
Benzer durum Kane'in ölüm haberini hazırlamış gazetecilerin konuştukları odada
da görülmektedir. Odanın içi karanlıktır ve kimsenin yüzü görülmemektedir.
Ancak gazetecilerin müdürü öne doğru gelir ve onun gölgelerini net bir biçimde
görürüz sonraki kesmelerde ise öndeki müdürün yüzü karanlıkken arkadaki
gazetecilerin hepsinin yüzü görülebilmektedir. Bu tip gölge oyunları seyircinin
dikkatini arttıran faktörlerdendir.
Gazetecinin Susan'ın yanına gittiği
sahnede Susan loş olan mekanda içki içmektedir. Burada Susan'ın gölgesi yandan
yapılan aydınlatma sayesinde çok net bir biçimde görülmektedir. Bu durum
Susan'a yalnız ve zavallı bir görünüm vermiştir. Yönetmen filmin birçok yerinde
böyle gölge oyunları yaparak karakterlerin psikolojik durumlarını seyirciye
göstermek istemiştir.
Susan'ın Kane'den ayrıldığı bölümde
Susan odanın kapısı açıp ilerlemekte ve diğer kapıyı da geçerek karanlığın içinde kaybolmaktadır.
Buradan Susan'ın bir daha Kane ile görüşmeyeceği hissinin verilmek istendiği
anlaşılmaktadır. Susan adeta bizi terk etmekte ve seyircinin kendini Kane gibi hissetmemesine sebep olmaktadır.
4.
Sinematografi
4.1
İmaj, Genel Renk ve Kontrast
Film siyah beyaz olduğu için renkler hakkında
detaylı bir açıklamada bulunmak güçtür. Ancak filmin Xanadu' da geçen bölümlerine
genelde karanlık hakimdir. Bu durum Kane'in çocukluğunun geçtiği pansiyon için
böyle değildir. Yönetmenin Xanadu'nun içini genelde karanlık ve boş yapmasının
nedeni yalnızlık duygusuna vurgu yapmaktır. Kontrast oranı Xanadu da geçen
bölümlerde yüksekken karlı sahnelerde daha düşüktür. Aydınlatmada ön tarafın aydınlık arka
tarafın karanlık olması yada ön tarafın
karanlık arka tarafın aydınlık olmasından
meydana gelen kontrastlık oyuncuların psikolojik
durumlarını tasvir etmek için etkili biçimde
kullanılmıştır. Buna örnek sahneler aydınlatma bölümünde verilmiştir.
4.2
Kamera Hareketleri
Kane'i özellikle büyük göstermek için bazı
sahnelerde kamera yerden Kane'i çekmiştir. Öyle ki Kane'in seçimi kaybettiği ve
gazetede Leland ile konuştuğu sahne için yerin kazılarak zemin seviyesinin de
altından çekim yapıldığı söylenmektedir. Bunun yapılmasındaki amaç Kane'in hala
yıkılmadığı ve ayakta kaldığı vurgusunun yapılmak istenmesidir.
1929 buhranının
Kane'i vurduğu ve bazı gazetelerinin yayın haklarından vazgeçtiği sahnede Kane pencereden Tratcher'a doğru yürürken
uzam algısının verilmesi için geniş açı kullanılmış ve bu yüzden Tratcher'a
doğru yaklaşan Kane gittikçe devasa bir hal almıştır.
Ayrıca filmde uzam algısı çok iyi biçimde verilmiştir
bu da seyircinin tek sahnede olayları kavrayabilmesini ve daha dikkatli
izlemesini sağlamaktadır. Bu alan derinliği adı verilen(deep focus) teknik ile
sağlanmıştır. Sahnenin önündeki ve arkasındaki objeleri çekecek kadar geniş
tutulan çekim açısı sayesinde ön ve
arkada bulunan objeler seyirciye aynı önem seviyesinde gösterilebiliyor. Özellikle
Kane'in annesinden ayrılacağı zaman Tratcher, Kane'in babası ve annesi
konuşurken arka planda Kane'in kar topu oynadığının görülmesi tek çerçevede
farklı olayların aynı anda verilebilmesine imkan sağlamıştır. Yine bu sahnede
kamera, Kane'i sanki dışarıda kar topu oynarken çektiği sırada, geriye doğru
kayarak(dolly out) çerçeveye 3 kişiyi de alır ve tek planda kesme yapılmadan
durumun anlatılmasını sağlar. Alan derinliği tekniği sayesinde Susan'ın intihar
etmeye çalıştığı sahnede ilaç şişesi, bardak, Susan ve kapının aynı netlikte
görülmesi ile sağlanmıştır. Buna benzer sahneler film geneline yayılmış
biçimdedir. Kısacası alan derinliği tekniği 2-3 sahnede anlatılacakların tek
sahnede anlatılabilmesine imkan vermiştir. Görüntü yönetmeni olan Gregg
Toland'ın yeteneği neticesinde ortaya çıkan deep focus tekniği Citizen Kane'e
büyük bir önem kazandırmıştır. Ancak Welles de bunu karşılıksız bırakmamış ve
filmin bitiş jeneriğinde Toland'ın adını yönetmenle(yine Welles) yan yana yazarak onurlandırmıştır. Gregg
Toland bir röportajında kamerayı en iyi açıya yerleştirmek için gölgeleri,
mobilyaları, renkleri, kostümleri hatta karakterlerin psikolojik durumlarını
göz önüne alarak duvardan duvara hokkabazlıklar yaptıklarından bahsetmiştir.
Hatta Welles'in filmi çekmeden önce Toland ile bir hafta sonu aynı evde kaldığı
ve Toland'ın ona lensler ve kamera açıları hakkında bilmesi gerekenleri
anlattığı söylenmektedir. Welles ise sadece en iyi değil aynı zamanda en hızlı
kameraman olduğunu söylediği Toland'a ömrü boyunca övgülerini eksik etmemiştir.
Gazetecinin Tratcher kütüphanesine gittiği sahnede
kamera önce aşağıdan Tratcher'ın heykelini çekerek onu yüceltmekte ve sonra aşağı
doğru kayarak Walter Parks Tratcher yazısını gösterip uzaklaşarak kütüphane
görevlisi ve gazeteciyi göstermektedir. Gazeteci ile görevli kadın konuştuktan
sonra kapıdan içeri girerler. Bu sırada kamera dolly in yapar ve onlarla
birlikte içeri girmiş olur. Buradaki dolly hareketi adeta seyirciye bedenen
orada bulunduğu hissini veren bir ayrıntıdır.
Kane'in ölüm haberinin gazete yayınlarından okurken
filmde sıkça yapılan tıpkı kar küresinde yapıldığı gibi Kane'in önce bir resmi
görülür kamera zoom out yaptığında bu resmin aslında gazetedeki bir resim
olduğunu fark ederiz. Ardından farklı gazeteler gösterilir ancak gittikçe
kamera gazetelere tekrar tekrar zoom yapmaya başlar. Amerikan gazetelerinin
ardından zoom in yapılır İspanyol gazetesi, tekrar zoom in yapılır İtalyan
gazetesi, tekrar zoom in yapılır rus gazetesi, tekrar zoom in yapılır Çince ya
da benzeri bir dile ait gazete görülür. Yönetmenin gazeteleri böyle
göstermesinin nedeni Kane'in ölümünün tüm dünyada yankı yaptığı vurgulamak( Rus
gazetesinde bile,hatta Çin de bile gibisinden) istemesidir.
Filmin başlangıcındaki haberler bölümünde büyük
buhran anlatılırken kamera dolly hareketi yaparak Inquirer'in kapısındaki
closed yazısına çok hızlı bir biçimde yaklaşmaktadır. Bu hareketin belki de
filmdeki en hızlı kamera hareketi olduğu söylenebilir.
Filmin başlangıcındaki haberler bölümünün sonunda
Kane'in bir başına olduğu söylenirken Kane tekerlekli sandalyede görülmekte ve
kamera bir çitin hemen arkasında titreyerek Kane'i görüntülemektedir. Buradaki tercihin
sebebi ise gazetecilerin Kane'i gizli olarak görüntülediklerini vurgulamaktır. Kamera
gizli bir iş yapıldığını vurgulamak için çitlerin ardından titreyerek çekim
yapmaktadır.
Gazetecinin Susan ile birlikteyken telefon
kulübesinden arama yaparken kamera konulduğu nokta itibariyle Susan, garson ve
gazeteciyi farklı uzaklıkta olmalarına rağmen oldukça net göstermektedir. Bu da
Toland'ın kamerayı koymak için adeta yaptığı hokkabazlıkların kanıtı
niteliğindedir.
Gazeteci Tratcher kütüphanesine gittiğinde ona
verilen anı defterini okurken kameranın etrafında elips bir çerçeve beliriyor
ve yazıyı sağdan sola kayarak gösteriyor. Bunun yapılmasındaki amaç seyirciye gazetecinin
gözünden okuma hissinin verilmek istenmesidir.
Kane'in seçim konuşması yaptığı bölümde kamera önce
üyelerin üzerinden sahneye zoom yapmış ardından erime geçişi ile daha yakın bir
mesafeden dolly hareketi ile Kane'e yaklaşmıştır.
Film kullandığı kamera teknikleri ile o dönem için
ilk olan şeyler başarmıştır.
4.3
Plan Ölçekleri
Filmin sonunda Kane'in eşyaları genel planda
çekilmiş ve kamera eşyaların üzerinde dolandıktan sonra dolly in yaparak kızağa
yaklaşmıştır. Kameranın bunca eşya üzerinde dolanarak kızağın üzerine
gelmesinin sebebi Kane'in bunca eşyaya sahip olduğu halde bir tahta parçasının
adını söyleyerek ölmesini vurgulamaktır. Yönetmen istese doğrudan kızağın
fırına atıldığı sahneyi verebilirdi ama bunca eşyanın üzerinde dolanarak
Kane'in bunca mal arasındaki yokluğunu vurgulamak istemiştir.
5.
Kurgu
5.1
Geçişler
Filmde oldukça fazla
flashback ve flashforward vardır. Bu sebeple filmde birçok geçiş vardır.
Yönetmenin bu geçişlerdeki farklı tercihleri açıkça görülmektedir. Bu durum
filmi o dönemin diğer filmlerinden ayıran özelliklerden biridir. Kamera hareketleri
bölümünde bahsettiğim alan derinliği tekniği ve flashback-forward'lar
kesmelerin sayısını bir hayli azaltmıştır.
Filmin başında geçişler erime ile yapılarak
Xanadu'nun çeşitli noktaları gösterilir. Ardından kendimizi Kane'in odasında
buluruz ve ekranda bir kar tipisi belirir, derken tipide bir ev görürüz. Kamera
zoom out yapar ve evin aslında bir kar küresi olduğunu fark ederiz. Birkaç
kesmeden sonra Kane ölür. Ekran kararır ve sonraki gün doğumunda Kane'in yatağı
boştur sonra tekrar ekran kararır. Burada yönetmenin ekran karartma tercihi
zaman geçişi vurgulamak içindir. Yani Kane ölmüştür ekran kararır sabah olur,
Kane'in yatağı boştur tekrar ekran kararır Kane'in ölüm haberini izleriz. Bu
kararma olayı Kane'e miras kalan altın madeni haberinden sonra Tratcher'in
röportajına bağlanırken de zaman geçişini(57 yıl sonra diyor) vurgulamak için
ekran kararır. Aynı kararma Emily ve oğlunun kazada öldüğü haberi ile Susan ile
evlendiği sahne arasında da görülmektedir.(16 yıl sonra diyor) Kararma ile
geçiş gazetecinin Tratcher kütüphanesine gittiği bölümde de zaman geçişini
vurgulamak için verilmiştir. Film genelinde geçişi fabula zaman ve suje zaman
arası geçişlerde erime ve karama kullanılmıştır.
Sonraki bölümde haberleri izlerken Xanadu'da ki
koleksiyonlardan bahsederken de silme ile geçişler yapılmıştır. Bu silme
hareketi filmin birçok bölümünde geçiş olarak kullanılmıştır. Genelde iki mekan
arası geçiş yapılırken kullanılmıştır. Aşağıda bunların birkaçına daha
değineceğim. Aynı silme hareketi Tratcher'in Kane'in bir komünistten başka bir
şey olmadığını söylediği sahne ve Union meydanında Kane'in bir faşist olduğunu
söyleyen adamın sahneleri arasında da görmekteyiz. Burada kullanılan silme ise
karşıt iki görüşü daha iyi vurgulamak için kullanılmıştır. Ardından kesme ile
Kane'i görürüz ancak Kane tam konuşacakken ekranda, altında Kane'in adının
yazılı olduğu sadece bir Amerikalı olduğunu söylediği sözü görürüz. Yönetmenin
burada Kane'i konuşturmak yerine ekranda sözü göstermesi aslında doğrunun bu olduğunu
vurgulamak içindir. Bu şekilde söz ekrana yansıtılarak adeta bir özlü söz
havası katılmıştır.
İlginç bir silme geçişi Kane'in gazetelerinin
gücünden bahsedilirken aşağıdan yukarı doğru görülmektedir. Tam bu sırada
matbaadaki gazetelerde aşağıdan yukarı doğru ilerlemektedir. Bu bölüm tekrar
aşağıdan yukarıya bir silme hareketiyle geçilir. Bu tercih ise göz zevki için
yapılmış olabilir. Nitekim sonrasında da farklı bir ortam olan Kane'in seçim
çalışmalarına geçilmektedir.
Susan için yapıldığı ama boşanmadan önce yarısının
tamamlandığı ve hala tamamlanmamış Xanadu'dan bahsederken ekranda Susan ile
Kane'i görmekteyiz. Burada mercek efekti ile Susan ve Kane'in kafalarından
ekrana doğru bir genişleme görülmektedir. Yönetmenin bu tercihinin sebebi
Xanadu önünde çekilmiş bu fotoğraftaki kalabalık toplulukta bulunan Kane ve
Susan'ı vurgulamaktır. Aynı mercek efekti Kane'in seçimi kaybettiği haberini
yazan Chronicle gazetesini gösterirken görülmektedir ve burada da Chronicle
yazısına vurgu yapılmaktadır.
Gazetecilerin müdürü projeksiyondan sonra Susan'ın
bulunması gerektiğini söyler ve ekranda ani beyaz bir efekt ile(şimşek)
Susan'ın operasına geçiş yapılır. Bu seçimin sebebi şimşekli ve yağmurlu bir
gün ile terk edilmişliği vurgulamaktır. Cama doğru hareket eden kameradan Susan
yağmurdan dolayı flu bir biçimde görülmektedir. Ardından erime ile mekanın
içine girmektedir. Nitekim camdan içeri geçildiğinde susan masaların arsında
tek başına oturmaktadır.
Gazeteci Tratcher kütüphanesine gidip anı defterini
okuduğunda 1871 yılına geçiş kar yağışı ile yapılmıştır ve ekranda küçük Kane
kızağıyla kayarken görülmektedir. Birkaç kesmeden sonra Kane'in annesi bu
yüzden Kane'i evlatlık verdiğini söyler erime ile Kane'in kızağı karlar
arasında görülür ardından tekrar erime ile Kane'in kızağının üstü kar ile
dolmuştur.(Kane gitmiştir). Sonraki geçiş tekrar erime ile yapılır ve
Tratcher'ın Kane'e kızak aldığı sahne görülür. Bu sahnede Tartcher Kane'in
noelini kutlar ve sözünü iyi yıllar diye tamamladığında Kane'in 25. yaşına
geldiği yıla geçiş yapılır. Nitekim Tratcher Kane'e mektup yazıyordur. Bu
ilginç geçişler silsilesi aradan çok uzun zaman geçtiğini vurgular.
Kane'in gazetenin başına geçtiği ve ulaşın tröstü
hakkında yazılar yayınladığı bölümde gittikçe daha da öfkelenen Tratcher'ın
suratları arasında erime ile geçiş yapılmıştır. Böylece Tratcher'ın gittikçe
dolduğu vurgulanmaktadır. Nitekim bu geçişlerin sonunda Tratcher Kane'e
patlamaktadır.
Kane'in gazetesi hızla büyürken Bernstein Chronicle'ın
yazar ekibinin fotoğrafını göstererek onlardan bahsetmektedir ve kamera
fotoğrafa zoom yapar ve bir anda çerçeveye Kane girer ve kamera zoom out yapar.
Kane 6 ay önce bu fotoğrafa baktığını söyler. Bu seçimin nedeni ise Kane'in
gücünü ve rahatlığını vurgulamaktır.
Emily ile Kane'in ilişkilerinin gelişmesi ve süreç
hızla dönen kamera hareketi geçişleriyle yapılmıştır. Böyle bir geçiş iki
sevgilinin baş döndürücü bir hızla geldiği noktayı vurgulamak konusunda
seyirciye yardımcı olmuştur.
Jim Gettys'in Kane'i tehdit edip Susan'ın 185
numaralı evinden ayrıldıktan sonra kamera evin kapısını çekmekte ve kapı
giderek gazetede basılmış bir habere dönüşmekte nitekim kamera zoom out
yaptığında da Kane ile Susan'ın basıldığı haberi görülmektedir.
Kane'in Susan ile evlendiği bölüm ve opera binasını
yaptırdığı bölümlere geçişler ekranı kaplayan gazete manşetleri ile
yapılmaktadır. Geçişlerin bu şekilde yapılması bu olayların gazetelerde yankı
uyandırdığının vurgulanmak istenmesidir.
Kane'in Leland'ın yazısını tamamladığı bölümde Kane
ekranın sol köşesinde daktilo ile yazarken sağ köşesinde yavaş yavaş Leland'ın
hastanede konuşurken ki hali belirir. Bu iki sahne arası geçiş bu şekilde
yapılmıştır.
Susan'ın Inquirer daki haberleri verilirken geçişler
operadaki seyirciler, gazete manşetleri, Kane, Susan ve yanıp sönen bir
lambanın görüntülerinin kaotik bir biçimde erimeleriyle verilmektedir. Nitekim
bu kaotik geçişlerin sonucunda lamba yavaş yavaş söner ekran kararır ve bir
sonraki aydınlamada Susan'ın intihar girişiminde bulunduğu görürüz. Yönetmenin geçişi
bu şekilde vermesinin nedeni Susan'a fazla gelen baskı ve olayların Susan'ı
getirdiği son noktayı daha iyi vurgulamak içindir. Susan da o lamba gibi yavaş
yavaş sönmüştür.
Susan'ın Kane'i terk ettiği bölümde kamera Kane'in
omzundan kapıya doğru zoom yapar ancak ekran flulaşır ve Susan karanlıkta
kaybolur. Ardından erime ile geçiş yapılır ve gazeteci ile konuşan Susan'ın
sigarasını yaktığı görülür. Susan ayrıldığında kameranın zoom yapıp Susan'ı net
biçimde gösterememesi(flulaşıyor) yönetmenin seyirci ile Kane arasında bir
bağlantı kurma çabasını gösterir. Seyirci de Kane gibi Susan'ın gitmemesini
istemektedir, bunun için kamera zoom yapar ancak Susan'ı göremez. Bu tercihin
suspension of disbelief kavramına katkı sağladığını düşünmekteyim. Seyirci o
anda kendini Kane yerine koyup terk edilme duygusunu yaşamıştır.
Filmin sonunda ise fırına atılan kızaktan gökyüzüne
yükselen kara dumanlara geçiş yapıp bacasından dumanlar tüten Xanadu'ya son bir
bakış atıyoruz.
5.2
Zamansal Sıralama
Film baştan Kane'in
ölüm haberini vererek ilginç bir giriş yapıyor. Fimde gazetecinin birkaç günü
suje zamanı oluştururken, Kane'in hayatı fabula zamanı oluşturmaktadır.
Ardından suje zamanına geçiş ile Kane'in dışarıdan görünen ve çoğu kişinin onu
öyle tanıdığı hayatını haberlerden izliyoruz. Film kendi içerisinde ileri geri
geçişler yaparak ilerlemekte ve biz de bu sırada Kane'i yakın çevresinin
gözünden tanımakta ve gizemli sözcüğün anlamını gazeteci ile birlikte çözmeye
çalışıyoruz. İlk önce Susan ile tanışıyoruz ancak Susan konuşmak istemiyor.
Bunu üzerine Tratcher kütüphanesindeki yazılar ile Kane'i tanımak üzere fabula
zamanına geçiş yapıyoruz. Onu gazetecinin Bernstein ile tanışması ve 2. bir
geçiş izliyor. Gazeteci fabula zamandan çıkıp bu sefer Leland ile tanışıyor ve
3. bir geçiş yapıyoruz. Ardından tekrar Susan'a gidip 4. geçiş yapılıyor.
Buradan da son olarak Kane'in yakın hizmetçisi Raymond ile 5. geçişi yaparak
yapbozun parçalarını tamamlıyoruz. Biri dışında Rosebud. O parçayı da da suje
zamanında fırına atılmadan hemen önce yapboza ekleyerek yapbozu bitiriyoruz.
Yönetmenin böyle bir zamansal sıralama tercihi o dönemde görülmemiş bir şeydir.
Bu seçim farklı dillerden anlatılan Kane için son kararın seyirci tarafından
verilmesini sağlamak içindir.
5.3
Ritm
Film hızlı bir özet ile
giriş yapıyor ve böylece seyirciyi bu ilginç hikayenin içine çekmiş oluyor.
Ardından bu hızlı tempo yavaşlıyor ve gazeteci ile birlikte suje zamanında
yavaş ilerleyen ancak fabula zamanda baş döndürücü bir şekilde devam eden hikayeyi
izliyoruz. Özellikle Inquirer'in yükselişi, Kane ile Emily'nin ilişkilerinin
ilerleyişi, Tratcher'ın Inquirer'in yazılarına gösterdiği tepkiler, Susan'ın
opera sevdasının sonlanmasına kadar giden süreç çok hızlı bir biçimde
anlatılıyor. Yönetmenin fabula zamanı hızlı bir biçimde aktarıp suje zamandaki
olayları yavaş aktarmasının sebebi suje zamanında artık Kane'in çevresindekilerin
yaşlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Susan, Tratcher ve Leland bile artık
eskisi kadar hızlı konuşmuyorlar ve daha olgun davranıyorlar. Bu durum
hikayenin aktarılışına da açıkça yansıyor. Yönetmen de bu paralelliği sağlamak
amacıyla suje zamanındaki olay akışını yavaş aktarıyor. Aslında bu yer yer
yavaşlayan akış seyircinin durup, soluklanıp düşünmesi için bir fırsat olarak
da görülebilir. Bu sürede seyirci de kafasındaki parçaları yerine oturtup öyle
yoluna devam etme şansını elde ediyor.
6.
Ses
6.1
Konuşma
Filmin başlangıcındaki
haberler bölümünde Kane'in hayatını anlatan adamın sesi itaatkar bir biçimde
adeta hipnotize edilmiş bir biçimde çıkmaktadır. Adam böyle konuşarak Kane'in
servetini daha da çok gibi gösteriyor ve adeta onu tanrılaştırıyor. Yer yer
sesini düşürerek Kane'in düştüğü durumları çok iyi bir biçimde anlatıyor. Bu
filmimizin başındaki anlatıcımız oluyor. Bunun dışında filmde yer yer Kane'in
gazeteci ile konuşan arkadaşlarının sesi ile geçişler yapılıyor.
Kane'in sesi çocukluğunda annesi ile konuşurken
yumuşak bir tondayken Tratcher'a karşı iğneleyici bir biçimdedir. Nitekim Kane
büyüdüğünde sesi her zaman patronvari bir biçimde olmuştur.
Susan'ın Kane ile birlikte olduğu dönemlerdeki sesi
daha çocuksu ve kulak tırmalayıcı iken gazeteci ile konuşmalarında biraz daha
olgunlaştığını gösteriyor.
Mr. Bernstein Kane ile gazetede çalıştığı sürede saf
bir ses tonuna sahiptir. Bu ona takımın Avarel'i görevini yüklemiştir. Ancak
yaşlanan Bernstein de artık patronvari bir biçimde konuşmaya başlamıştır. Bu
noktada Bernstein'in Kane'den etkilendiğini söylemek pek de yanlış olmaz.
Filmde yaşlandığı halde sesi değişmeyen tek kişi
Leland'dır. Gençliğindeki rahat ve tehditkar konuşma tarzını gazeteci ile
konuşurken de açıkça görmekteyiz.
Tratcher'ın kullandığı ingiliz aksanı onun zengin
beyefendi duruşuna oturmuştur.
Kane'in annesinin sesi filmdeki diğer kadınlar gibi
tırmalayıcı değildir. İdealist duruşunu tamamlayan bir ses tonuna sahiptir.
6.2
Efekt
Susan şöminenin önünde
yapboz yaparken Kane pikniğe gitmeyi istediklerinde ses uzaktan gelmiştir. Öyle
ki Susan Kane'in dediğini duymaz ve tekrarlattırır. Sesin uzaktan gelme efekti
başarılı bir biçimde yapılmıştır.
Kane öldüğünde elinden düşen kar küresinin düşmesi
ise piyano sesi efekti ile yapılmıştır.
Kane'in Susan gittikten sonra evi dağıtma
sahnesindeki cam kırılma ve ayak sesleri efektleri açıkça belli olmaktadır.
Benzer efektler Bernstein'in gazetede eşyaları devirdiği sahnede de
duyulmaktadır.
Filmde okunan ve yazılan kağıt sesleri açıkça
duyulmaktadır. Susan'ın evinin önünde bekleyen Kane'in üzerine sıçrayan çamurun
sıçrama efekti de duyulmaktadır. Film boyunca daktilo, kapı, ayak, araba
sesleri gibi sesleri seyircinin duyması sağlanmıştır. Susan'ın Kane'i terk
ettiği sahnede Raymond'u göstermeden önce papağan sesi efekti yapılmıştır. Böyle
rahatsız edici ses ile yapılan geçişin seyircinin uyanıp daha dikkatli
seyretmesini sağladığını düşünmekteyim. Nitekim ekrandaki papağan da gerçek
değildir çünkü gözlerinin için boştur ve arka plan gözükmektedir.
6.3
Müzik
Filmde müzik genelde
karakterlerin psikolojik durumlarını yansıtmada oldukça başarılı seçilmiştir.
Kane ölürken arka fondaki müzik son derece gizemli
bir hava katmıştır. filmin sonlarında Susan Kane'den ayrıldıktan sonra kar
küresini alıp dışarı çıkan Kane'in sahnesinde de aynı müziği duymaktayız.
Haberler sunulurken Xanadu'dan bahsederken görkemini
hissettirmek için nefesli çalgıların baskın olduğu bir senfoni müziği tercih
edilmiştir. Haberler sırasında Kane faşistlik ve komünistlikle itham edilirken
onun sadece bir Amerikalı olduğunu yazdığı sahnede arka planda dinlendirici bir
müzik sunularak haklılığı desteklenmek istenmiştir. Özel hayatı ve siyaset
hayatından bahsederken hareketli bir müzik eşlik ederken Emily'nin öldüğü ve Kane'e
karşı çıkan seçmenleri gösterdiği sahnelerde müzik yavaşlamakta Xanadu ve
operadan bahsederken üflemeliler tekrar devreye girerek görkemine vurgu
yapılmıştır. Bu yükselen ve düşen tempo haberler boyunca açıkça görülmektedir.
Kane'in çocukluğundaki karlı sahnelere geçişlerde
lir benzeri bir çalgı ile rüya havası verilmiştir.
Tratcher'ın Kane'in gazetede yayınladıklarını
okurken arka plandaki müzik Kane'in yaptığı muzipliklere uygun bir biçimde
seçilmiştir.
Gazetenin tirajının yükseldiği süreç marş gibi(2 vuruşlu)
bir müzikle desteklenmiştir. Böylece Kane'in disiplinli çalışma süreci
geçirdiği vurgulanmak istenmiştir.
Kane ile Emily'nin ilişkilerinin gösterildiği
süreçte yumuşak başlayan müzik tonu gittikçe sertleşmekte ve sonunda
aralarındaki gerilimi vurgulamak için durağan bir biçim almaktadır. Bu sayede
müzik karakterler arasındaki ilişkinin hissedilmesine yardımcı olmuştur.
Susan ile Kane'in tanıştığı ve Kane'in Susan'ın
evine gittiği sahnede Kane annesinin eşyalarını almak için limana gittiğinden
bahsediyor ve bu sırada arka fonda mistik bir müzik duyuluyor. Bu müzik Kane'in
tam da böyle bir duygusal yolculuğa hazırlanırken Susan'dan etkilendiği seyirciye
hissettiriyor.
Filmin sonunda Kane'in kızağı yanarken ve Xanadu'dan
çıkan dumanları görürken arka fonda tekrar üflemelilerden oluşan görkemli bir
müzik eşliğinde film sonlanıyor.
Filmde sadece haberler, gazetenin tirajının
kutlandığı sahne, Susan'ın şarkı söylediği sahnelerdeki müzikler ve Susan'ın
gazeteci ile oturduğu yerde çalan müzikler diegetictir. Diğer müziklerin tamamı
nondiegetictir.
7.
Son
Film konusu itibarıyla
her insanın kendinden bir parça bulacağı bir filmdir. Her insanın çocukluğuna
ve annesine bir hasreti olur. Bu hasret belki Kane gibi bir ömür boyu sürer
belki de ölüm döşeğinde içimizi sarar. Kane hayatı boyunca sevgiye aç bir biçimde
yaşadı. Inquirer'ın sert yazılarının, başkanın yeğeni Emily ile evlenmesinin,
siyasete atılmasının, Susan'a Xanadu ve opera binasını yaptırmasının asıl nedeni
insanlar tarafından sevilme arzusuydu. Ancak harcadığı bunca çabaya rağmen asla
küçük bir çocuğa gösterilen anne sevgisini bulamadı. Belki de Kane'in ömrü
boyunca izini sürdüğü sevgi ihtiyacı annesinin ona gösterdiğinin çok üzerinde
bir sevgiydi. Hayatı boyunca duygularını kapalı bir cam fanus içinde yaşayan bu
adam, sistemin canavarlaştırdığı ama hala bir yanı çocuk kalmak isteyen bir
ucubeden başka bir şey olamamıştır. Ancak su götürmeyen bir gerçek varsa o da
sistemin kölesi olmuş ve duygularımızı birbirimize belli etmeyi zayıflık olarak
gören bizlerin Kane'den bir parçaya sahip olduğumuzdur. Üstelik bu parçanın
benliğimizi yok etmesi için gece gündüz durmadan çalışıyor ve okuyoruz. Halbuki
insanın ihtiyaçları basittir. İnsanlar bu basit ihtiyaçlar üzerine
kariyerlerini inşaa etmeleri gerekirken bu yolu tersten izlemeyi yeğliyorlar.
Yıllar sonra da belki Kane kadar "zengin" ve "sevilen"
birisi olamasalar da en az onun kadar pişman ve zavallı olabiliyorlar. Film bu
açıdan da aslında ağır bir modernite eleştirisi olduğunu kanıtlıyor.
Umarım yazımdan keyif almışsınızdır. Başka bir film incelememde görüşmek üzere :)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder