code

18 Ekim 2015 Pazar

Citizen Kane Üzerine Kısa İncelemem




1941 yapımı bir Orson Welles baş yapıtı olan kült filmimiz her insanın kendinden bir parça bulabileceği ve insanı düşünmeye sevk eden bir eserdir. Bir çok açıdan kendi döneminin ilklerini yapmış olan filmimizi hikaye, mizansen, aksesuar, kostüm, makyaj, oyunculuk, aydınlatma, sinematografi, kurgu ses gibi açılardan incelediğim yazımı keyifle okumanızı dilerim.


1. Hikaye
1941 Orson Welles yapımı filmimiz kahramanımız Charles Foster Kane'in "Xanadu" adlı malikanesinde ölmesiyle ilginç bir biçimde başlar. Ancak bu ölüm sıradan bir ölüm değildir. Zira Kane ölmeden önce "rosebud" diye bir kelime söylemiş ve elinden düşürdüğü kar küresi kırılmıştır. Halbuki Kane gazeteleri olan bir medya patronu olduğu gibi aynı zamanda maden işletmecisi, fabrikatör, siyasetçi, gemileri ve evleri olan çok zengin ve halk tarafından tanınan birisidir. Bu ölüm üzerine bir grup gazeteci rosebud'ın kim ya da ne olduğunu araştırmaya başlar ve biz de Kane'in filmin ilk 6 dakikasında anlatılan ve herkesin bildiği, dışarıdan görünen hayatına daha yakından bilinmeyenleriyle bakma şansına sahip oluruz. Böylece Kane'in çocukluğundan ölümüne kadar yaşadığı olayların onun üzerindeki etkisine,  hızlı yükselişine ve özlemlerine şahit oluruz.


Hikayenin görünür özetinden hızlıca bahsetmek gerekirse; Kane 1871 yılının karlı bir gününde Tratcher adında tanımadığı zengin bir adam tarafından evlatlık edinir. Annesi bunu hiç istememesine rağmen oğlunun yoksullukla boğuşmasını istemediğinden bunu kabul eder. Hatta babası Tratcher ile gitmek istemeyen oğlunu dövmek ile tehdit ettiğinde annesi ona bu yüzden oğlunu vermek istediğini söyler. Aradan yıllar geçer Kane 25 yaşına gelir ve ona verilen zenginliklerin hiçbirini istemez sadece Inquirer gazetesinin başına geçmek istediğini belirtir. Bu küçük gazete devralındıktan sonra Kane'in imzasını taşıyan bir yayın ilkesiyle hızla büyür. Ardından Kane, başkanın yeğeni Emily Norton ile evlenir. Ancak Inquirer'ın yeri geldiğinde hükümeti bile eleştiren yazıları zamanla bu karı kocayı karşı karşıya getirir. Bir süre sonra Inquirer New York'un en büyük gazetesi Chronicle'ı bile devirir. Bu sıralar Kane siyasete atılmış ve seçimlere adaylığını koymuştur. Seçim çalışmaları gayet iyi giderken Kane'in rakibi Jim Gettys, Emily ile Kane'in gizli aşkı Susan'ın bulunduğu evin adresinde bir buluşma ayarlar. Buluşmaya Kane de gider ve Gettys Kane'in siyasetten 1-2 yıl çekilmesi karşılığında Susan ile olan ilişkisini açıklamayacağını söyler. Kane bunu kabul etmez ve evlilik dışı ilişkisi ertesi gün rakip gazetelerde basılır. Ve sonunda Kane seçimi kaybeder ve en yakın arkadaşı Leland ile arası bozulur. Leland Inquirer'in Chigago'daki ofisinin tiyatro eleştirisi köşesinde yazmak istediği söyler ve oraya gider. Aradan geçen yıllarda Kane Susan ile evlenir ve sesi çok iyi olmayan bu kadına dev bir opera binası yaptırır. Yıllar sonra Chigago' ya gittiğinde Leland'ın tiyatro köşesinin yazısının yetişmediğini öğrenir. Odasına gittiğinde Susan'ı eleştiren bir yazıyı yazarken daktilo başında sızdığını görür. Kane dürüst biri olduğunu kanıtlamak için Leland'ın yazısını Susan'ı ağır şekilde eleştirerek tamamlar. Bunun üzerine kariyerinin başında olan ve özel ses dersleri alan Susan bu yazıya çok öfkelenir. Bu sırada Leland Kane'e yıllar önce küçük bir gazeteyken Kane'in yazmış olduğu yayıncılık ilkesi kağıdını yollar ve Kane bunu parçalar. Bu saatten sonra Inquirer Susan'ı bolca övse de Susan insanların onunla alay eden bakışlarına dayanamaz ve intihara kalkışır. Böylece opera sevdası da sonlanır. Aradan geçen yıllarda Kane artık yaşlanmış ve Xanadu adlı büyük malikanesinde Susan ile bir başına yaşamaktadır. Ancak Susan Kane'e büyük öfke duymaktadır. Nitekim sonunda Susan Kane'i terkeder, Kane öfkeden eşyalarını dağıtırken kar küresini eline alır ve o gizemli kelimeyi ilk kez telaffuz eder; "rosebud". Bu saatten sonra malikanesinde yalnız yaşayan Kane, yalnız bir şekilde 2. kez bu kelimeyi telaffuz ederek ölür. Nitekim bu herşeye sahip olan bu adamın ölmeden önce söylediği kelime çocukken üstünde kaydığı kızağın adından başka bir şey değildir.

2.Sonuç
Filmde Kane'in, adeta tanrılaştırılmış ve her şeye sahip olan bir adam iken, ayrıldığı annesinden gördüğü sevgiye ve çocukluğuna duyduğu özlemini anlatılıyor. Rosebud kelimesinin argoda ana rahmi olarak kullanılması da bu savı desteklemektedir. Sonuçta o kadar mala ve şöhrete sahip olan Kane hayatı boyunca sevilmeyi isteyip kararlarını da hep bu doğrultuda verdiği halde bunu başaramamış zavallı bir adamdır.


3. Mizansen
3.1 Dekor
Film dekor açısından kendi döneminin çok üzerinde bir filmdir. Dekorlar ve kullanılan yapılar için çok büyük harcamalar yapılmıştır. Örneğin Kane'in evinde Susan yalnızlıktan dem vurup yapboz yaparken arka planda devasa bir şömine görülmektedir. Bu sırada Susan evlerinin bir saray olduğunu ama çok yalnız olduklarını söylemektedir. Yönetmen aslında 2 kişinin çok daha küçük bir şömine ile ısınabilecekken  bu devasa şömineyle ısındıklarını göstererek, tam da Susan'ın evin büyüklüğünden ama yalnız olduklarından bahsettiği sırada, bu yalnızlılık ve boşluk duygusunu seyirciye görsel olarak vermiştir. Kane'in Susan yapboz yaparken pikniğe gitme talebinde bulunduğu sahnede Kane'in omzundan bakan kamerada Susan neredeyse hiç görülememekte ve devasa eşyalar arasında kaybolmaktadır.
Susan şöminenin önünde yapboz yaparken Kane pikniğe gitmek istiyor ancak Susan'dan o kadar uzağa oturmuştur ki Susan onu duymuyor ve Kane bu isteğini tekrar dile getiriyor. Kane Susan 'ın yakınındaki kanepeye oturmak yerine Susan'a uzak olan padişah koltuğuna benzer koltuğa oturmayı tercih ediyor. Bu tercih de yine Kane'in yalnızlığını vurgulamak içindir.
Bunun haricinde filmin birçok sahnesindeki dekorlar (heykeller, ihtişamlı duvarlar, kapılar, Kane'in devasa resimleri…vb.)

 Kane'in bu uç zenginliğini göstermek için özenle seçildiği gözlenirken, Kane'in çocukluğunda annesinden ayrıldığı pansiyonun içi son derece mütevazı(soba, sobanın üzerindeki demlik, tahta duvarlar, girişe yığılmış yakacak odunlar…vb.) eşyalarla donatılmasında da bu özen göze çarpmaktadır. Zaten filmin sonunda kameranın üzerinde gezindiği Kane'in sahip olduğu eşyaların tüpünün dekoru oluşturması bile dekor için o dönemin çok üzerinde bir bütçe ayrıldığının göstergesidir. Yönetmen bu kadar eşyayı bir araya toplayarak Kane'in bu baş döndürücü servetine vurgu yapmak istemiştir.

 Ayrıca arka planda kullanılan ayna ve cam dekorları da gazetenin kutlama gecesinde Kane'in yansımasının çekilmesine ve Susan'ın Kane'i terk ettiği zaman Kane'in arka plandaki aynalardaki yansımasının çekilmesine yardımcı olmuştur. Bence yönetmenin bu aynadaki görüntü ve camdaki yansıma tercihi Kane'in kendi duygularının açıkça ifade ettiği zamanlara vurgu yapmak istemesinden kaynaklanıyor. Aslında aynada gözüken kutlama gecesi arkadaşlarıyla eğlenen mutlu Kane ya da Susan'ın onu terk ettiğinde yıkılmış bir adam olan üzgün Kane'dir. Hayatı boyunca duygularını gizlemeyi başarmış bu adama aynalar sayesinde daha yakından bakma şansını elde ediyoruz. 



Ayrıca 1871 yılında annesinden ayrılırken arka planda kar oynayan mutlu Kane figürü de yine bir camın arkasında görülmektedir. Nitekim annesi ona seslendikten sonra Kane'in yanına gittiklerinde Tratcher'i gören Kane'in surat ifadesi değişiyor ve kızgın bir hal alıyor. Bu durum da Kane'in bundan sonra duygularını özgürce gösterememesinin bir başlangıcı oluyor. Çünkü Tratcher ona noelde bir kızak hediye ettiğinde kızgın bir surat ve iğneleyici bir dille onun noelini kutluyor. Ayrıca Inquirer'in tirajının arttığındaki mutlu Kane tekrar derginin vitrininden arkadaşlarıyla gülerken görülmektedir.

Gazeteci Susan'ın yanına gittiğinde Susan boş olan mekanda tek başına içki içmektedir. Nitekim Susan'ın arkasındaki duvar kağıdında da bir uyuyan bir kovboy resmi görülmektedir. Unutulmamalıdır ki kovboylar yalnız yaşarlar.

3.2 Aksesuar
Filmde 2 temel aksesuar göz önüne çıkmaktadır. Biri filmin temel ateşleyicisi olan rosebud isimli kızak, bir diğeri ise kar küresidir. Kane ve arkadaşlarının elinden düşürmedikleri puro ve pipo ise bir iktidar ve güç figürü olarak önümüze çıkmaktadır. Yönetmen puro ve pipo kullanımını vurgulayarak Kane'in zenginliğini ve gücünü göstermek istemiştir. Nitekim Kane ve arkadaşlarının  Inquirer'in New York'un en çok satan gazetesi olduğunu kutladığı eğlencede arkadaşlarının oturduğu masanın arkasındaki heykelin ağzında bile bir puro görülmektedir. Bu da yönetmenin özellikle puro vurgusu yapmak istediğini göstermektedir. 

Film boyunca fark etmeden izini sürdüğümüz Rosebud'ın bir kızak olmasının nedeni ise doğrudan çocukluğu ve mutluluğu çağrıştırmasıdır. Hangi çocuk kızakla kayarken mutlu değildir ki? Yönetmen de bunu çok iyi bildiği için bir çocuk oyuncağı olan kızağı tercih edilmiştir.
Bir diğer aksesuar olan kar küresinin seçilmesinin sebebi ise Kane'in çocukluğunu gördüğümüz karlı günlerle bağlantı kurmamızı istemesidir. Ayrıca kar küresi kızak aksesuarını da desteklemektedir. Ayrıca Kane öldüğünde de kar küresi elinden düşüp kırılmakta ve içeri giren hemşirenin görüntüsü kırık kar küresinin camından görülmektedir. Bu da dekor bölümünde bahsettiğim sadece camların arkasında duygularını açık ettiği düşüncesi ile bağdaşmaktadır. Kane son kez duygularını açık etmiş ve ölmüştür.

3.3 Kostüm Makyaj
Filmde kullanılan kostümler filmin geçtiği 1900'lü yılların zenginlerine özgü kıyafetlerdir. Kane'in kıyafetleri genelde smokin, takım elbise, papyon gibi parçalardan oluşurken Emily ve Susan'ın kıyafetleri şatafatlı parlak kıyafetler ve kürklerden oluşmaktadır. Yönetmenin bu tercihleri zenginliği vurgulamak içindir. Kane'in giyimi ona maskülen bir hava katarken Susan ve Emily feminen bir havadadır.
Emily'nin daima boynuna astığı bir aksesuar açıkça görülmekte ve bu ona adeta bir süs köpeği havası katmaktadır. Nitekim öyledir de. Emily başkanın yeğeni olduğu için hem elit bir zümrenin içinde(izole edilmiş) yetişmiş birisi olduğundan bu tarz bir kostüm ona uygun görülmüştür. Genelde de beyaz renk kıyafetler giydiği görülmektedir.
Makyajlara bakacak olursak Kane'in saçlarının daima taralı olduğu ve bu durumun yaşlandığında bile böyle olduğu görülmektedir. Bu da zenginlik göstergesidir aksi halde hangi yaşlı adam her gün saçlarını jöleleyip arkaya düzenli bir biçimde tarar ki? Leland yaşlandığında saçları beyazlamış ve bıyıklı bir haldedir. Nitekim bir erkeği olduğundan daha büyük göstermenin en iyi yollarından biri de bıyık bırakmaktır.


3.4 Oyunculuk
Orson Welles'in oyunculuğu hep otoriter ve patronvari bir biçimdedir. Kane'in ellerini arkasında ve ya cebinde olduğu sahneler onu daha bir patron olarak göstermiştir. Orson Welles'in bu seçiminin nedeni Kane'i başarılı bir iş adamı olarak göstermektir. Nitekim Kane seçimi kaybettiği zaman ceketini koltuğunun altına almış, omuzları düşmüş ve elindeki konfeti kağıdıyla oynayan üzgün bir çocuk gibidir. Ancak burada sinematografi bölümünde bahsedeceğim bir teknikle Kane'in yıkılmadığı vurgulanmak istenmiştir.
Kane'in film boyunca iki tane alaycı bakışı olmuştur biri ona soru soran muhabirle konuşurken bir diğeri ise Tratcher'a 1 milyon dolar kaybederek 60 yıl daha gazeteyi yönetebileceğini söylediği sahnelerdir. Nitekim bu alaycı bakışlar yaşlanmaya başlayınca yerini asık suratlı, içi dolu bir adama bırakacaktır.
Susan'ın ilk tanıştıklarında da sürekli Kane'e gülmesi ve Emily'nin Susan'ın evine gittiği zamanki davranışları Susan'a çocuksu bir görünüm yüklemektedir. Emily Susan'ın evine gittiğinde Susan adeta bir çocuk gibi olanları açıklamak istemekte ama sözleri sürekli kesilmektedir. Ancak Susan da zamanla bu çocuksu tavrını kaybetmektedir. Nitekim gazeteci ile konuşurken Susan'ın da yaşananlar sonucu daha bir olgunlaştığı ve umursamaz bir tavır aldığı görülmektedir. Susan'ın olgunlaştığını gazetecinin Kane'e acıdığını söylemesi üzerine kendisinin de Kane' acıdığını söylemesi ile açıkça gözlemleyebilmekteyiz.
Kane'in seçim konuşmasından sonra oğlunun taksiyle gitmesi sırasında güle güle evlat derken surat ifadesi sıkıntılı bir durumda olduğunu açıkça belli etmektedir.

Kane'in annesi idealist bir tutum sergilemekte, babası ise umursamaz görülmektedir.
Küçük Kane annesi ile konuşurken yüzünden mutluluk okunurken Tartcher'ın ona aldığı kızağa bakıp iğneleyici biçimde mutlu noeller derken son derece kızgın görülmektedir.
Tratcher ise Kane'in gazetede yaptığı haberlere olan öfkesini ve sonundaki patlamasını çok iyi bir biçimde göstermiştir. Filmin bir diğer karakteri olan Mr Carter ise bu patlamayı yapamamış ve sonunda işinden olmuştur. Mr Carter şaşırma ifadelerini oldukça başarılı bir biçimde yapmıştır.
Filmde oynayan birçok oyuncunun daha ilk filmi olmasına rağmen oyunculuklar oldukça başarılıdır.

3.5 Aydınlatma
Filmin büyük kozlarından bir aydınlatmadır. Özellikle konuşmalarda kişilerin sadece yüzlerine ışık düşürülmüş ve böylece o anda kimin surat ifadesi vurgulanmak istenmişse o gösterilmiştir. Bu duruma Kane'in yardımcısının Kane koridorda yürürken Maria'nın Susan'ın bavullarını topladığının söylemesi sonucu Kane tam yüzüne ışık düştüğü noktada durmakta ve suratının asıldığını görmekteyiz. Bir diğer örnek ise Susan gazeteci ile konuşmasının sonunda baksanıza sabah bile oldu demekte ve ışığa doğru bakarak gülümsemektedir. Özellikle rosebud'ı araştıran gazetecinin suratı genelde karanlıkta bırakılmıştır bu da hikayenin kahramanının  o olmadığını vurgulamak içindir.
Ayrıca Kane'in öldüğü anda Kane'in yüzü hiçbir şekilde gözükmemekte ve odanın içi oldukça loş bir biçimdedir. Yönetmenin bu tercihi hastalık ve ölüm duygusunu daha iyi vurgulamak içindir. Aynı durum Susan'ın intihar etmeye çalıştığı ve yatakta yattığı sahnede yüzü loş olarak gösterilmektedir. Bu da filmdeki aydınlatmaların kişilerin ruhsal durumlarıyla bağlantılı olduğunun göstergesidir. Bu aydınlık karanlık ayarlamaları ile seyircinin dikkati de yönlendirilmiştir.
Kane'in Susan için yaptırdığı operada Susan şarkı söylerken çevresindekilerin yüzü aydınlık olduğu halde Kane'nin yüzünün yarısı aydınlık yarısı ise karanlıktır. Bu tercihin sebebi Kane'in karısının bu opera sevdasını desteklemek ile desteklememek arasındaki ikilemi verebilmektir.(Susan şarkı söylerken alaycı bir kadın gülmesi duyuluyor ve Kane o yöne bakıyor). Nitekim Kane sonunda ayağa kalkıp Susan'ı alkışlayarak tercihini belli etmiştir ve yüzü aydınlanmıştır.

Gazetecinin Tratcher kütüphanesine gittiği sahnede kütüphanenin içi oldukça karanlıktır ve sadece masa aydınlatılmaktadır. Böylece kitabı getiren görevlinin yüzü görülmemektedir. Benzer durum Kane'in ölüm haberini hazırlamış gazetecilerin konuştukları odada da görülmektedir. Odanın içi karanlıktır ve kimsenin yüzü görülmemektedir. Ancak gazetecilerin müdürü öne doğru gelir ve onun gölgelerini net bir biçimde görürüz sonraki kesmelerde ise öndeki müdürün yüzü karanlıkken arkadaki gazetecilerin hepsinin yüzü görülebilmektedir. Bu tip gölge oyunları seyircinin dikkatini arttıran faktörlerdendir.
Gazetecinin Susan'ın yanına gittiği sahnede Susan loş olan mekanda içki içmektedir. Burada Susan'ın gölgesi yandan yapılan aydınlatma sayesinde çok net bir biçimde görülmektedir. Bu durum Susan'a yalnız ve zavallı bir görünüm vermiştir. Yönetmen filmin birçok yerinde böyle gölge oyunları yaparak karakterlerin psikolojik durumlarını seyirciye göstermek istemiştir.
Susan'ın Kane'den ayrıldığı bölümde Susan odanın kapısı açıp ilerlemekte ve diğer kapıyı da  geçerek karanlığın içinde kaybolmaktadır. Buradan Susan'ın bir daha Kane ile görüşmeyeceği hissinin verilmek istendiği anlaşılmaktadır. Susan adeta bizi terk etmekte ve seyircinin kendini Kane gibi hissetmemesine sebep olmaktadır.


4. Sinematografi
4.1 İmaj, Genel Renk ve Kontrast
Film siyah beyaz olduğu için renkler hakkında detaylı bir açıklamada bulunmak güçtür. Ancak filmin Xanadu' da geçen bölümlerine genelde karanlık hakimdir. Bu durum Kane'in çocukluğunun geçtiği pansiyon için böyle değildir. Yönetmenin Xanadu'nun içini genelde karanlık ve boş yapmasının nedeni yalnızlık duygusuna vurgu yapmaktır. Kontrast oranı Xanadu da geçen bölümlerde yüksekken karlı sahnelerde daha düşüktür. Aydınlatmada  ön  tarafın  aydınlık  arka  tarafın  karanlık  olması  yada  ön  tarafın  karanlık  arka  tarafın  aydınlık  olmasından  meydana  gelen  kontrastlık  oyuncuların  psikolojik  durumlarını  tasvir  etmek  için  etkili biçimde kullanılmıştır. Buna örnek sahneler aydınlatma bölümünde verilmiştir.

4.2 Kamera Hareketleri
Kane'i özellikle büyük göstermek için bazı sahnelerde kamera yerden Kane'i çekmiştir. Öyle ki Kane'in seçimi kaybettiği ve gazetede Leland ile konuştuğu sahne için yerin kazılarak zemin seviyesinin de altından çekim yapıldığı söylenmektedir. Bunun yapılmasındaki amaç Kane'in hala yıkılmadığı ve ayakta kaldığı vurgusunun yapılmak istenmesidir.

 1929 buhranının Kane'i vurduğu ve bazı gazetelerinin yayın haklarından vazgeçtiği sahnede  Kane pencereden Tratcher'a doğru yürürken uzam algısının verilmesi için geniş açı kullanılmış ve bu yüzden Tratcher'a doğru yaklaşan Kane gittikçe devasa bir hal almıştır.

Ayrıca filmde uzam algısı çok iyi biçimde verilmiştir bu da seyircinin tek sahnede olayları kavrayabilmesini ve daha dikkatli izlemesini sağlamaktadır. Bu alan derinliği adı verilen(deep focus) teknik ile sağlanmıştır. Sahnenin önündeki ve arkasındaki objeleri çekecek kadar geniş tutulan  çekim açısı sayesinde ön ve arkada bulunan objeler seyirciye aynı önem seviyesinde gösterilebiliyor. Özellikle Kane'in annesinden ayrılacağı zaman Tratcher, Kane'in babası ve annesi konuşurken arka planda Kane'in kar topu oynadığının görülmesi tek çerçevede farklı olayların aynı anda verilebilmesine imkan sağlamıştır. Yine bu sahnede kamera, Kane'i sanki dışarıda kar topu oynarken çektiği sırada, geriye doğru kayarak(dolly out) çerçeveye 3 kişiyi de alır ve tek planda kesme yapılmadan durumun anlatılmasını sağlar. Alan derinliği tekniği sayesinde Susan'ın intihar etmeye çalıştığı sahnede ilaç şişesi, bardak, Susan ve kapının aynı netlikte görülmesi ile sağlanmıştır. Buna benzer sahneler film geneline yayılmış biçimdedir. Kısacası alan derinliği tekniği 2-3 sahnede anlatılacakların tek sahnede anlatılabilmesine imkan vermiştir. Görüntü yönetmeni olan Gregg Toland'ın yeteneği neticesinde ortaya çıkan deep focus tekniği Citizen Kane'e büyük bir önem kazandırmıştır. Ancak Welles de bunu karşılıksız bırakmamış ve filmin bitiş jeneriğinde Toland'ın adını yönetmenle(yine Welles)  yan yana yazarak onurlandırmıştır. Gregg Toland bir röportajında kamerayı en iyi açıya yerleştirmek için gölgeleri, mobilyaları, renkleri, kostümleri hatta karakterlerin psikolojik durumlarını göz önüne alarak duvardan duvara hokkabazlıklar yaptıklarından bahsetmiştir. Hatta Welles'in filmi çekmeden önce Toland ile bir hafta sonu aynı evde kaldığı ve Toland'ın ona lensler ve kamera açıları hakkında bilmesi gerekenleri anlattığı söylenmektedir. Welles ise sadece en iyi değil aynı zamanda en hızlı kameraman olduğunu söylediği Toland'a ömrü boyunca övgülerini eksik etmemiştir.

Gazetecinin Tratcher kütüphanesine gittiği sahnede kamera önce aşağıdan Tratcher'ın heykelini çekerek onu yüceltmekte ve sonra aşağı doğru kayarak Walter Parks Tratcher yazısını gösterip uzaklaşarak kütüphane görevlisi ve gazeteciyi göstermektedir. Gazeteci ile görevli kadın konuştuktan sonra kapıdan içeri girerler. Bu sırada kamera dolly in yapar ve onlarla birlikte içeri girmiş olur. Buradaki dolly hareketi adeta seyirciye bedenen orada bulunduğu hissini veren bir ayrıntıdır.
Kane'in ölüm haberinin gazete yayınlarından okurken filmde sıkça yapılan tıpkı kar küresinde yapıldığı gibi Kane'in önce bir resmi görülür kamera zoom out yaptığında bu resmin aslında gazetedeki bir resim olduğunu fark ederiz. Ardından farklı gazeteler gösterilir ancak gittikçe kamera gazetelere tekrar tekrar zoom yapmaya başlar. Amerikan gazetelerinin ardından zoom in yapılır İspanyol gazetesi, tekrar zoom in yapılır İtalyan gazetesi, tekrar zoom in yapılır rus gazetesi, tekrar zoom in yapılır Çince ya da benzeri bir dile ait gazete görülür. Yönetmenin gazeteleri böyle göstermesinin nedeni Kane'in ölümünün tüm dünyada yankı yaptığı vurgulamak( Rus gazetesinde bile,hatta Çin de bile gibisinden) istemesidir.
Filmin başlangıcındaki haberler bölümünde büyük buhran anlatılırken kamera dolly hareketi yaparak Inquirer'in kapısındaki closed yazısına çok hızlı bir biçimde yaklaşmaktadır. Bu hareketin belki de filmdeki en hızlı kamera hareketi olduğu söylenebilir.
Filmin başlangıcındaki haberler bölümünün sonunda Kane'in bir başına olduğu söylenirken Kane tekerlekli sandalyede görülmekte ve kamera bir çitin hemen arkasında titreyerek Kane'i görüntülemektedir. Buradaki tercihin sebebi ise gazetecilerin Kane'i gizli olarak görüntülediklerini vurgulamaktır. Kamera gizli bir iş yapıldığını vurgulamak için çitlerin ardından titreyerek çekim yapmaktadır.

Gazetecinin Susan ile birlikteyken telefon kulübesinden arama yaparken kamera konulduğu nokta itibariyle Susan, garson ve gazeteciyi farklı uzaklıkta olmalarına rağmen oldukça net göstermektedir. Bu da Toland'ın kamerayı koymak için adeta yaptığı hokkabazlıkların kanıtı niteliğindedir.
Gazeteci Tratcher kütüphanesine gittiğinde ona verilen anı defterini okurken kameranın etrafında elips bir çerçeve beliriyor ve yazıyı sağdan sola kayarak gösteriyor. Bunun yapılmasındaki amaç seyirciye gazetecinin gözünden okuma hissinin verilmek istenmesidir.
Kane'in seçim konuşması yaptığı bölümde kamera önce üyelerin üzerinden sahneye zoom yapmış ardından erime geçişi ile daha yakın bir mesafeden dolly hareketi ile Kane'e yaklaşmıştır.
Film kullandığı kamera teknikleri ile o dönem için ilk olan şeyler başarmıştır.

4.3 Plan Ölçekleri
Filmin sonunda Kane'in eşyaları genel planda çekilmiş ve kamera eşyaların üzerinde dolandıktan sonra dolly in yaparak kızağa yaklaşmıştır. Kameranın bunca eşya üzerinde dolanarak kızağın üzerine gelmesinin sebebi Kane'in bunca eşyaya sahip olduğu halde bir tahta parçasının adını söyleyerek ölmesini vurgulamaktır. Yönetmen istese doğrudan kızağın fırına atıldığı sahneyi verebilirdi ama bunca eşyanın üzerinde dolanarak Kane'in bunca mal arasındaki yokluğunu vurgulamak istemiştir.

5. Kurgu
5.1 Geçişler
Filmde oldukça fazla flashback ve flashforward vardır. Bu sebeple filmde birçok geçiş vardır. Yönetmenin bu geçişlerdeki farklı tercihleri açıkça görülmektedir. Bu durum filmi o dönemin diğer filmlerinden ayıran özelliklerden biridir. Kamera hareketleri bölümünde bahsettiğim alan derinliği tekniği ve flashback-forward'lar kesmelerin sayısını bir hayli azaltmıştır.
Filmin başında geçişler erime ile yapılarak Xanadu'nun çeşitli noktaları gösterilir. Ardından kendimizi Kane'in odasında buluruz ve ekranda bir kar tipisi belirir, derken tipide bir ev görürüz. Kamera zoom out yapar ve evin aslında bir kar küresi olduğunu fark ederiz. Birkaç kesmeden sonra Kane ölür. Ekran kararır ve sonraki gün doğumunda Kane'in yatağı boştur sonra tekrar ekran kararır. Burada yönetmenin ekran karartma tercihi zaman geçişi vurgulamak içindir. Yani Kane ölmüştür ekran kararır sabah olur, Kane'in yatağı boştur tekrar ekran kararır Kane'in ölüm haberini izleriz. Bu kararma olayı Kane'e miras kalan altın madeni haberinden sonra Tratcher'in röportajına bağlanırken de zaman geçişini(57 yıl sonra diyor) vurgulamak için ekran kararır. Aynı kararma Emily ve oğlunun kazada öldüğü haberi ile Susan ile evlendiği sahne arasında da görülmektedir.(16 yıl sonra diyor) Kararma ile geçiş gazetecinin Tratcher kütüphanesine gittiği bölümde de zaman geçişini vurgulamak için verilmiştir. Film genelinde geçişi fabula zaman ve suje zaman arası geçişlerde erime ve karama kullanılmıştır.
Sonraki bölümde haberleri izlerken Xanadu'da ki koleksiyonlardan bahsederken de silme ile geçişler yapılmıştır. Bu silme hareketi filmin birçok bölümünde geçiş olarak kullanılmıştır. Genelde iki mekan arası geçiş yapılırken kullanılmıştır. Aşağıda bunların birkaçına daha değineceğim. Aynı silme hareketi Tratcher'in Kane'in bir komünistten başka bir şey olmadığını söylediği sahne ve Union meydanında Kane'in bir faşist olduğunu söyleyen adamın sahneleri arasında da görmekteyiz. Burada kullanılan silme ise karşıt iki görüşü daha iyi vurgulamak için kullanılmıştır. Ardından kesme ile Kane'i görürüz ancak Kane tam konuşacakken ekranda, altında Kane'in adının yazılı olduğu sadece bir Amerikalı olduğunu söylediği sözü görürüz. Yönetmenin burada Kane'i konuşturmak yerine ekranda sözü göstermesi aslında doğrunun bu olduğunu vurgulamak içindir. Bu şekilde söz ekrana yansıtılarak adeta bir özlü söz havası katılmıştır.
İlginç bir silme geçişi Kane'in gazetelerinin gücünden bahsedilirken aşağıdan yukarı doğru görülmektedir. Tam bu sırada matbaadaki gazetelerde aşağıdan yukarı doğru ilerlemektedir. Bu bölüm tekrar aşağıdan yukarıya bir silme hareketiyle geçilir. Bu tercih ise göz zevki için yapılmış olabilir. Nitekim sonrasında da farklı bir ortam olan Kane'in seçim çalışmalarına geçilmektedir.
Susan için yapıldığı ama boşanmadan önce yarısının tamamlandığı ve hala tamamlanmamış Xanadu'dan bahsederken ekranda Susan ile Kane'i görmekteyiz. Burada mercek efekti ile Susan ve Kane'in kafalarından ekrana doğru bir genişleme görülmektedir. Yönetmenin bu tercihinin sebebi Xanadu önünde çekilmiş bu fotoğraftaki kalabalık toplulukta bulunan Kane ve Susan'ı vurgulamaktır. Aynı mercek efekti Kane'in seçimi kaybettiği haberini yazan Chronicle gazetesini gösterirken görülmektedir ve burada da Chronicle yazısına vurgu yapılmaktadır.
Gazetecilerin müdürü projeksiyondan sonra Susan'ın bulunması gerektiğini söyler ve ekranda ani beyaz bir efekt ile(şimşek) Susan'ın operasına geçiş yapılır. Bu seçimin sebebi şimşekli ve yağmurlu bir gün ile terk edilmişliği vurgulamaktır. Cama doğru hareket eden kameradan Susan yağmurdan dolayı flu bir biçimde görülmektedir. Ardından erime ile mekanın içine girmektedir. Nitekim camdan içeri geçildiğinde susan masaların arsında tek başına oturmaktadır.

Gazeteci Tratcher kütüphanesine gidip anı defterini okuduğunda 1871 yılına geçiş kar yağışı ile yapılmıştır ve ekranda küçük Kane kızağıyla kayarken görülmektedir. Birkaç kesmeden sonra Kane'in annesi bu yüzden Kane'i evlatlık verdiğini söyler erime ile Kane'in kızağı karlar arasında görülür ardından tekrar erime ile Kane'in kızağının üstü kar ile dolmuştur.(Kane gitmiştir). Sonraki geçiş tekrar erime ile yapılır ve Tratcher'ın Kane'e kızak aldığı sahne görülür. Bu sahnede Tartcher Kane'in noelini kutlar ve sözünü iyi yıllar diye tamamladığında Kane'in 25. yaşına geldiği yıla geçiş yapılır. Nitekim Tratcher Kane'e mektup yazıyordur. Bu ilginç geçişler silsilesi aradan çok uzun zaman geçtiğini vurgular.
Kane'in gazetenin başına geçtiği ve ulaşın tröstü hakkında yazılar yayınladığı bölümde gittikçe daha da öfkelenen Tratcher'ın suratları arasında erime ile geçiş yapılmıştır. Böylece Tratcher'ın gittikçe dolduğu vurgulanmaktadır. Nitekim bu geçişlerin sonunda Tratcher Kane'e patlamaktadır.
Kane'in gazetesi hızla büyürken Bernstein Chronicle'ın yazar ekibinin fotoğrafını göstererek onlardan bahsetmektedir ve kamera fotoğrafa zoom yapar ve bir anda çerçeveye Kane girer ve kamera zoom out yapar. Kane 6 ay önce bu fotoğrafa baktığını söyler. Bu seçimin nedeni ise Kane'in gücünü ve rahatlığını vurgulamaktır.
Emily ile Kane'in ilişkilerinin gelişmesi ve süreç hızla dönen kamera hareketi geçişleriyle yapılmıştır. Böyle bir geçiş iki sevgilinin baş döndürücü bir hızla geldiği noktayı vurgulamak konusunda seyirciye yardımcı olmuştur.
Jim Gettys'in Kane'i tehdit edip Susan'ın 185 numaralı evinden ayrıldıktan sonra kamera evin kapısını çekmekte ve kapı giderek gazetede basılmış bir habere dönüşmekte nitekim kamera zoom out yaptığında da Kane ile Susan'ın basıldığı haberi görülmektedir.
Kane'in Susan ile evlendiği bölüm ve opera binasını yaptırdığı bölümlere geçişler ekranı kaplayan gazete manşetleri ile yapılmaktadır. Geçişlerin bu şekilde yapılması bu olayların gazetelerde yankı uyandırdığının vurgulanmak istenmesidir.
Kane'in Leland'ın yazısını tamamladığı bölümde Kane ekranın sol köşesinde daktilo ile yazarken sağ köşesinde yavaş yavaş Leland'ın hastanede konuşurken ki hali belirir. Bu iki sahne arası geçiş bu şekilde yapılmıştır.
Susan'ın Inquirer daki haberleri verilirken geçişler operadaki seyirciler, gazete manşetleri, Kane, Susan ve yanıp sönen bir lambanın görüntülerinin kaotik bir biçimde erimeleriyle verilmektedir. Nitekim bu kaotik geçişlerin sonucunda lamba yavaş yavaş söner ekran kararır ve bir sonraki aydınlamada Susan'ın intihar girişiminde bulunduğu görürüz. Yönetmenin geçişi bu şekilde vermesinin nedeni Susan'a fazla gelen baskı ve olayların Susan'ı getirdiği son noktayı daha iyi vurgulamak içindir. Susan da o lamba gibi yavaş yavaş sönmüştür.
Susan'ın Kane'i terk ettiği bölümde kamera Kane'in omzundan kapıya doğru zoom yapar ancak ekran flulaşır ve Susan karanlıkta kaybolur. Ardından erime ile geçiş yapılır ve gazeteci ile konuşan Susan'ın sigarasını yaktığı görülür. Susan ayrıldığında kameranın zoom yapıp Susan'ı net biçimde gösterememesi(flulaşıyor) yönetmenin seyirci ile Kane arasında bir bağlantı kurma çabasını gösterir. Seyirci de Kane gibi Susan'ın gitmemesini istemektedir, bunun için kamera zoom yapar ancak Susan'ı göremez. Bu tercihin suspension of disbelief kavramına katkı sağladığını düşünmekteyim. Seyirci o anda kendini Kane yerine koyup terk edilme duygusunu yaşamıştır.
Filmin sonunda ise fırına atılan kızaktan gökyüzüne yükselen kara dumanlara geçiş yapıp bacasından dumanlar tüten Xanadu'ya son bir bakış atıyoruz.

5.2 Zamansal Sıralama
Film baştan Kane'in ölüm haberini vererek ilginç bir giriş yapıyor. Fimde gazetecinin birkaç günü suje zamanı oluştururken, Kane'in hayatı fabula zamanı oluşturmaktadır. Ardından suje zamanına geçiş ile Kane'in dışarıdan görünen ve çoğu kişinin onu öyle tanıdığı hayatını haberlerden izliyoruz. Film kendi içerisinde ileri geri geçişler yaparak ilerlemekte ve biz de bu sırada Kane'i yakın çevresinin gözünden tanımakta ve gizemli sözcüğün anlamını gazeteci ile birlikte çözmeye çalışıyoruz. İlk önce Susan ile tanışıyoruz ancak Susan konuşmak istemiyor. Bunu üzerine Tratcher kütüphanesindeki yazılar ile Kane'i tanımak üzere fabula zamanına geçiş yapıyoruz. Onu gazetecinin Bernstein ile tanışması ve 2. bir geçiş izliyor. Gazeteci fabula zamandan çıkıp bu sefer Leland ile tanışıyor ve 3. bir geçiş yapıyoruz. Ardından tekrar Susan'a gidip 4. geçiş yapılıyor. Buradan da son olarak Kane'in yakın hizmetçisi Raymond ile 5. geçişi yaparak yapbozun parçalarını tamamlıyoruz. Biri dışında Rosebud. O parçayı da da suje zamanında fırına atılmadan hemen önce yapboza ekleyerek yapbozu bitiriyoruz. Yönetmenin böyle bir zamansal sıralama tercihi o dönemde görülmemiş bir şeydir. Bu seçim farklı dillerden anlatılan Kane için son kararın seyirci tarafından verilmesini sağlamak içindir.

5.3 Ritm
Film hızlı bir özet ile giriş yapıyor ve böylece seyirciyi bu ilginç hikayenin içine çekmiş oluyor. Ardından bu hızlı tempo yavaşlıyor ve gazeteci ile birlikte suje zamanında yavaş ilerleyen ancak fabula zamanda baş döndürücü bir şekilde devam eden hikayeyi izliyoruz. Özellikle Inquirer'in yükselişi, Kane ile Emily'nin ilişkilerinin ilerleyişi, Tratcher'ın Inquirer'in yazılarına gösterdiği tepkiler, Susan'ın opera sevdasının sonlanmasına kadar giden süreç çok hızlı bir biçimde anlatılıyor. Yönetmenin fabula zamanı hızlı bir biçimde aktarıp suje zamandaki olayları yavaş aktarmasının sebebi suje zamanında artık Kane'in çevresindekilerin yaşlanmış olmasından kaynaklanmaktadır. Susan, Tratcher ve Leland bile artık eskisi kadar hızlı konuşmuyorlar ve daha olgun davranıyorlar. Bu durum hikayenin aktarılışına da açıkça yansıyor. Yönetmen de bu paralelliği sağlamak amacıyla suje zamanındaki olay akışını yavaş aktarıyor. Aslında bu yer yer yavaşlayan akış seyircinin durup, soluklanıp düşünmesi için bir fırsat olarak da görülebilir. Bu sürede seyirci de kafasındaki parçaları yerine oturtup öyle yoluna devam etme şansını elde ediyor.

6. Ses
6.1 Konuşma
Filmin başlangıcındaki haberler bölümünde Kane'in hayatını anlatan adamın sesi itaatkar bir biçimde adeta hipnotize edilmiş bir biçimde çıkmaktadır. Adam böyle konuşarak Kane'in servetini daha da çok gibi gösteriyor ve adeta onu tanrılaştırıyor. Yer yer sesini düşürerek Kane'in düştüğü durumları çok iyi bir biçimde anlatıyor. Bu filmimizin başındaki anlatıcımız oluyor. Bunun dışında filmde yer yer Kane'in gazeteci ile konuşan arkadaşlarının sesi ile geçişler yapılıyor.
Kane'in sesi çocukluğunda annesi ile konuşurken yumuşak bir tondayken Tratcher'a karşı iğneleyici bir biçimdedir. Nitekim Kane büyüdüğünde sesi her zaman patronvari bir biçimde olmuştur.
Susan'ın Kane ile birlikte olduğu dönemlerdeki sesi daha çocuksu ve kulak tırmalayıcı iken gazeteci ile konuşmalarında biraz daha olgunlaştığını gösteriyor.
Mr. Bernstein Kane ile gazetede çalıştığı sürede saf bir ses tonuna sahiptir. Bu ona takımın Avarel'i görevini yüklemiştir. Ancak yaşlanan Bernstein de artık patronvari bir biçimde konuşmaya başlamıştır. Bu noktada Bernstein'in Kane'den etkilendiğini söylemek pek de yanlış olmaz.
Filmde yaşlandığı halde sesi değişmeyen tek kişi Leland'dır. Gençliğindeki rahat ve tehditkar konuşma tarzını gazeteci ile konuşurken de açıkça görmekteyiz.
Tratcher'ın kullandığı ingiliz aksanı onun zengin beyefendi duruşuna oturmuştur.
Kane'in annesinin sesi filmdeki diğer kadınlar gibi tırmalayıcı değildir. İdealist duruşunu tamamlayan bir ses tonuna sahiptir.
6.2 Efekt
Susan şöminenin önünde yapboz yaparken Kane pikniğe gitmeyi istediklerinde ses uzaktan gelmiştir. Öyle ki Susan Kane'in dediğini duymaz ve tekrarlattırır. Sesin uzaktan gelme efekti başarılı bir biçimde yapılmıştır.
Kane öldüğünde elinden düşen kar küresinin düşmesi ise piyano sesi efekti ile yapılmıştır.
Kane'in Susan gittikten sonra evi dağıtma sahnesindeki cam kırılma ve ayak sesleri efektleri açıkça belli olmaktadır. Benzer efektler Bernstein'in gazetede eşyaları devirdiği sahnede de duyulmaktadır.
Filmde okunan ve yazılan kağıt sesleri açıkça duyulmaktadır. Susan'ın evinin önünde bekleyen Kane'in üzerine sıçrayan çamurun sıçrama efekti de duyulmaktadır. Film boyunca daktilo, kapı, ayak, araba sesleri gibi sesleri seyircinin duyması sağlanmıştır. Susan'ın Kane'i terk ettiği sahnede Raymond'u göstermeden önce papağan sesi efekti yapılmıştır. Böyle rahatsız edici ses ile yapılan geçişin seyircinin uyanıp daha dikkatli seyretmesini sağladığını düşünmekteyim. Nitekim ekrandaki papağan da gerçek değildir çünkü gözlerinin için boştur ve arka plan gözükmektedir.

6.3 Müzik
Filmde müzik genelde karakterlerin psikolojik durumlarını yansıtmada oldukça başarılı seçilmiştir.
Kane ölürken arka fondaki müzik son derece gizemli bir hava katmıştır. filmin sonlarında Susan Kane'den ayrıldıktan sonra kar küresini alıp dışarı çıkan Kane'in sahnesinde de aynı müziği duymaktayız.
Haberler sunulurken Xanadu'dan bahsederken görkemini hissettirmek için nefesli çalgıların baskın olduğu bir senfoni müziği tercih edilmiştir. Haberler sırasında Kane faşistlik ve komünistlikle itham edilirken onun sadece bir Amerikalı olduğunu yazdığı sahnede arka planda dinlendirici bir müzik sunularak haklılığı desteklenmek istenmiştir. Özel hayatı ve siyaset hayatından bahsederken hareketli bir müzik eşlik ederken Emily'nin öldüğü ve Kane'e karşı çıkan seçmenleri gösterdiği sahnelerde müzik yavaşlamakta Xanadu ve operadan bahsederken üflemeliler tekrar devreye girerek görkemine vurgu yapılmıştır. Bu yükselen ve düşen tempo haberler boyunca açıkça görülmektedir.
Kane'in çocukluğundaki karlı sahnelere geçişlerde lir benzeri bir çalgı ile rüya havası verilmiştir.
Tratcher'ın Kane'in gazetede yayınladıklarını okurken arka plandaki müzik Kane'in yaptığı muzipliklere uygun bir biçimde seçilmiştir.
Gazetenin tirajının yükseldiği süreç marş gibi(2 vuruşlu) bir müzikle desteklenmiştir. Böylece Kane'in disiplinli çalışma süreci geçirdiği vurgulanmak istenmiştir.
Kane ile Emily'nin ilişkilerinin gösterildiği süreçte yumuşak başlayan müzik tonu gittikçe sertleşmekte ve sonunda aralarındaki gerilimi vurgulamak için durağan bir biçim almaktadır. Bu sayede müzik karakterler arasındaki ilişkinin hissedilmesine yardımcı olmuştur.
Susan ile Kane'in tanıştığı ve Kane'in Susan'ın evine gittiği sahnede Kane annesinin eşyalarını almak için limana gittiğinden bahsediyor ve bu sırada arka fonda mistik bir müzik duyuluyor. Bu müzik Kane'in tam da böyle bir duygusal yolculuğa hazırlanırken Susan'dan etkilendiği seyirciye hissettiriyor.
Filmin sonunda Kane'in kızağı yanarken ve Xanadu'dan çıkan dumanları görürken arka fonda tekrar üflemelilerden oluşan görkemli bir müzik eşliğinde film sonlanıyor.
Filmde sadece haberler, gazetenin tirajının kutlandığı sahne, Susan'ın şarkı söylediği sahnelerdeki müzikler ve Susan'ın gazeteci ile oturduğu yerde çalan müzikler diegetictir. Diğer müziklerin tamamı nondiegetictir.

7. Son

Film konusu itibarıyla her insanın kendinden bir parça bulacağı bir filmdir. Her insanın çocukluğuna ve annesine bir hasreti olur. Bu hasret belki Kane gibi bir ömür boyu sürer belki de ölüm döşeğinde içimizi sarar. Kane hayatı boyunca sevgiye aç bir biçimde yaşadı. Inquirer'ın sert yazılarının, başkanın yeğeni Emily ile evlenmesinin, siyasete atılmasının, Susan'a Xanadu ve opera binasını yaptırmasının asıl nedeni insanlar tarafından sevilme arzusuydu. Ancak harcadığı bunca çabaya rağmen asla küçük bir çocuğa gösterilen anne sevgisini bulamadı. Belki de Kane'in ömrü boyunca izini sürdüğü sevgi ihtiyacı annesinin ona gösterdiğinin çok üzerinde bir sevgiydi. Hayatı boyunca duygularını kapalı bir cam fanus içinde yaşayan bu adam, sistemin canavarlaştırdığı ama hala bir yanı çocuk kalmak isteyen bir ucubeden başka bir şey olamamıştır. Ancak su götürmeyen bir gerçek varsa o da sistemin kölesi olmuş ve duygularımızı birbirimize belli etmeyi zayıflık olarak gören bizlerin Kane'den bir parçaya sahip olduğumuzdur. Üstelik bu parçanın benliğimizi yok etmesi için gece gündüz durmadan çalışıyor ve okuyoruz. Halbuki insanın ihtiyaçları basittir. İnsanlar bu basit ihtiyaçlar üzerine kariyerlerini inşaa etmeleri gerekirken bu yolu tersten izlemeyi yeğliyorlar. Yıllar sonra da belki Kane kadar "zengin" ve "sevilen" birisi olamasalar da en az onun kadar pişman ve zavallı olabiliyorlar. Film bu açıdan da aslında ağır bir modernite eleştirisi olduğunu kanıtlıyor.


Umarım yazımdan keyif almışsınızdır. Başka bir film incelememde görüşmek üzere :)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder